Bugatti’nin Hırsı, Dayanıklılığı ve Yenilikçiliği Gözler Önüne Seren Kuruluş Hikâyesi

Bugatti Type 59 Grand Prix, Bugatti Veyron 16.4, Bugatti Typ 57 Sc, Bugatti Veyron… Bugatti’nin imzasını attığı araçların yalnızca birkaçı.

Gelin, Bugatti’nin zorluklarla dolu kuruluş hikâyesine bakalım.

Bugatti’nin kurucusu Ettore Bugatti, 15 Eylül 1881’de İtalya’nın Milano kentinde seçkin bir ailede doğdu.

Mühendislik konusunda yetenekli olan Bugatti, 17 yaşına geldiğinde kendi üç tekerlekli motorunu tasarlamış ve bir yarışmaya katılarak parlak kariyerinin temellerini atmıştı.

Bugatti’nin yeteneği kısa sürede, De Dietrich şirketinin dikkatini çekti ve Bugatti burada otomobil tasarımı ve yarışlarında çeşitli deneyimler kazanarak öğrenmeye ve becerilerini geliştirmeye devam etti.

Onun amacı küçük ve verimli motorlara sahip, daha büyük ve daha hantal otomobillerden daha iyi performans gösterecek hafif araçlar yaratmaktı. Bu vizyon, Type 10’un ortaya çıkışına yol açtı.

Bu dikkat çekici araç, saatte 80 km azami hıza ulaşabiliyordu.

Yalnızca 365 kilogram ağırlığındaydı ve 1,2 litrelik dört silindirli bir motora sahipti. Bugatti, Alsace kasabasında Automobiles Ettore Bugatti’yi kurdu ve burada, yarış pistlerinde otomobillerinin yeteneklerini sergilemeye devam etti.

Onun bu becerileri, zamanının önde gelen otomobil tasarımcılarından biri olarak tanınmasına olanak sağladı. Ancak I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesi, Bugatti’nin üretim ve yarış faaliyetlerini sekteye uğrattı. 

Paris’e dönmek zorunda kalan Bugatti, çığır açan Bugatti U16 motoru üzerinde Duesenberg kardeşlerle işbirliği yaptı. Ancak savaş sebebiyle Bugatti’nin arabaları, yarış pistinden kayboldu.

Bugatti savaşın ardından hafif spor otomobiller üretmeye devam etti.

Çok valfli bir motora sahip olan Bugatti Type 13, 1920 Le Mans’ı kazanarak ve 1925’e kadar zaferler elde ederek muazzam bir yarış başarısı elde etti. Bugatti’nin tasarımları 400’den fazla zafer biriktirdi ve 1926’dan önce Bugatti Type 13 Brescia’nın 2.000 prototipi üretildi.

Ancak zorluklar Bugatti’nin peşini bırakmadı. 1930’lardaki Büyük Buhran, şirkete zarar verdi ve satışlar genel itibarıyla düştü. Bugatti’nin hayatı, II. Dünya Savaşı’ndan sonra Almanlarla işbirliği yapmakla suçlandığından daha da kötüye gitti.

Şirketinin ve varlıklarının kontrolünü yeniden eline almaya çalışsa da yasal zorluklarla karşılaştı ve sağlığı hızla kötüye gitti. Eşinin de vefatından etkilenen Bugatti, geçirdiği felç sonucunda 1947’de vefat etti.

1998’de Volkswagen, Bugatti’yi satın aldı ve 2005’te Bugatti Veyron’u tanıttı.

Veyron, saatte 254 mil azami hızıyla dünyayı şaşkına çevirerek Bugatti’nin süper otomobil arenasındaki hakimiyetini yeniden tesis etti. Bugatti Chiron gibi sonraki modeller otomotiv mühendisliğinin sınırlarını zorlamaya devam etti.

Kaynaklar: Medium, Bugatti

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir